Geçmişte Amerika kıtasına ulaşmak isteyen gezginlerin uğrak noktası olan Küba’nın, kolonyal dönem mimarisi, heykelleri, parkları, beyaz kumlu plajları, müzeleri, hareketli kültürü ve müziğiyle, şüphesiz ki dünyanın en kendine özgü yerlerinden bir tanesi! İşte Küba’yı ziyaret ettiğinizde mutlaka görmeniz gereken 10 yer:

1. Eski Havana

Eski Havana
Küba’yı, etkileyici tarihini, kendine özgü politik yapısını ve tutkulu Kübalıları anlamaya başlamak için öncelikle başkent Havana’nın tarihi bölgesi Eski Havana’yı keşfetmek gerekiyor. Eski Havana’nın kolonyal dönemden kalma sayısız tarihi yapıları ve kültür dolu sokaklarında gezinirken kendinizi geçmişe ışınlanmış gibi hissedeceksiniz. Sokaklarda dans eden, şarkı söyleyen insanların yanı sıra, lezzetli yemeklere de denk geleceksiniz.

2. Plaza Vieja

Plaza Vieja Havana Cuba
Eski Havana’nın sokaklarında yeterince yorulduktan sonra soluğu Plaza Vieja’da, yani “Eski Meydan”da alın. Havana’nın en canlı noktalarından olan bu meydan, sanat galerilerinden bira müzesine kadar kültürel anlamda oldukça zengin. Ama biraz keyif yapmak için en güzeli, sayısız cafeden birine oturup mojito’nuzu yudumlamak ve meydandan gelip geçen insanları gözlemlemek.

3. Malecón

Malecon Küba Havana
Havana’da gün batımından gün doğumuna kadar gidilebilecek en iyi yer neresi diye soracak olursanız, cevabımız kesinlikle Malecón olur. Geceleri takılmak, biraz rom içmek ya da eğlenmek isteyen gençler, müzisyenler ve romantik aşıklar, Havana’nın Atlas Okyanusu kıyısında 8 km boyunca uzanan bu sahil şeridine akın ediyor.

4. Plaza de la Revolución

Plaza de la Revolución
Fidel Castro’nun Küba halkına seslendiği yer olan Plaza de la Revolución, yani Devrim Meydanı, asıl ününü Che Guevara’nın 1960 yılında Alberto Kardo tarafından çekilen ünlü portresinin bir kopyasının yer aldığı duvara borçlu. Küba İçişleri Bakanlığı’na ait bu duvarın önünde Facebook ya da İnstagram için fotoğraflarınızı çektikten sonra, meydanda yer alan Teatro Nacional’e uğrayın ve burada düzenlenen etkileyici dans gösterilerinden birine biletinizi alın.

5. Morro Kalesi

Morro Kalesi Küba
Eski Havana’ya karşıdan bakan bir kayalıkta bulunan ve kilometrelerce uzaklıktan bile seçilebilen Morro Kalesi’nin tarihi 16. yüzyıla dayanıyor. Bir süre hapishane olarak da kullanılan kale, artık daha çok güneşin Atlantik Okyanusu üzerinden batışını seyretmek için bir seyir noktası olarak kullanılıyor.

6. Varadero

Varadero Küba
Haklısınız, rotayı biraz da Küba’nın göz kamaştıran plajlarına çevirmek lazım. Plaj deyince akla ilk gelen yer ise bembeyaz kumları ve turkuaz sularıyla her yıl yaklaşık bir milyon turisti ağırlayan Varadero. Havana’ya arabayla 2 saat mesafedeki bu tatil cennetinde denizin, güneşin, dansın ve eğlencenin tadını çıkarmakta serbestsiniz!

7. Trinidad

Trinidad Küba
1514 yılında Diego Velaquez tarafından kurulan bir kasaba olan Trinidad, Küba’nın güney kıyılarında yer alıyor. 1988 yılından beri UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunan ve Arnavut kaldırımlı sokakları, pastel renklere boyanmış kolonyal dönemden kalma binalarıyla zamanın adeta durduğu izlenimi veren bu kasabaya bir tam gününüzü ayırırsanız, hiç pişman olmazsınız.

8. Santiago de Cuba

Santiago De Cuba
Küba’nın en büyük ikinci şehri olan Santiago de Cuba, aynı zamanda ülkede Afrika kökenli nüfusun ve müzisyenlerin oranının en yüksek olduğu, içinde kendine has tatlar barındıran bir şehir. Ülkenin doğusunda, tepelik bir kıyıda 1515 yılında kurulan ve o dönemde Küba’ya bir süre başkentlik de yapan Santiago de Cuba’da ilgi çekici günlük hayatın yanı sıra görülmeye değer birçok tarihi yapı da bulunuyor.

9. Cayo Coco Adası

Cayo Coco Küba
Tipik Karayipler manzaralarını sıkça göreceğiniz Cayo Coco Adası, Küba anakarasına 27 km uzunluğundaki mühendislik harikası bir yol ile bağlı. “Her şey dahil” otelleriyle ünlü olan bu adada saatlerce güneşleyebilir, istediğiniz kadar dinlenebilir veya çılgın eğlencelere dahil olabilirsiniz. Seçim sizin!

10. Baracoa

Baracoa Küba
Kristof Kolomb’un Küba’da ilk ayak bastığı yerde kurulan Baracao, ülkenin en doğusunda, ulaşımın zor olduğu bir noktada yer almasından dolayı kitle turizminden uzak kalmış ve bu sayede hem doğasını hem de sosyal yaşantısını olduğu gibi korumayı başarmış bir kent. Geçimini çikolata ve kakao üretiminden sağlayan Baracoa’dan, 575 metre yüksekliğindeki düz zirvesiyle dikkat çeken El Yunque Dağı’nın manzarasını izlemeye doyamayacaksınız.