Budapeşte

Romantik bir tatil mi, çılgın bir parti mi? Bir tatilden beklentiniz tam olarak nedir bilemiyoruz ama Budapeşte’nin size bu iki ortamı da yaşatacağından eminiz.

Şehri orta yerinden ayıran Tuna nehri, üzerinde köprüleri, tepelerde kaleleri, tarihi, kiliseleri, gece kulüpleri, festivalleri, yemekleri derken Avrupa’nın en güzel şehirlerinden biri Budapeşte. Çok ulus yaşamış, çok kültürden beslenmiş. Kesinlikle görülmeye değer bir şehirmiş.

Şehrin Buda tarafı kalelerin ve halkın olduğu yer, Peşte ise tarihin. Buda’ya 1, Peşte’ye ise 3 gün ayırarak sağlıklı bir gezi planı çıkarabilirsiniz. Siz şimdi en iyisi bizi takip edin.

Öncelikle her şeyin başı Andrassy Caddesi. Cadde boyunca gezilecek birçok yer var. Tuna’nın kıyısındaki Le Petit Prince heykeli başlangıç noktası. Yol üstünde dünyanın en iyi akustiğine sahip üçüncü binası olan Devlet Opera Binası var. Mimarisi ayrı, konserleri ayrı güzel olan bu binada her gün 45 dakikalık turlar oluyor. Turların fiyatı ise 3000 HUF. Gitmeden önce konser listesine bakmak iyi olur. Çünkü konserler daha ucuz olabiliyor.

Opera binasından çıkıp yürümeye devam edince Terör Evi Müzesi çıkıyor karşınıza. Bu bina önce Nazilerin, sonra Sovyetlerin merkez binası olmuş ve altındaki hücrelerde yüzlerce insana işkence yapılıp, idam edilmiş. Müzeye girince sabun kalıplarından oluşan bir koridor karşılayacak sizi. İnsanların yakılıp, işkence görüp, katledildiği bu binadan çıktığınızda kesinlikle hayata bakışınız değişecek.

Terör Evi’nden çıkıp, ağaçlı yolda uzunca yürüdükten sonra Kahramanlar Meydanı’na ulaşacaksınız. Etrafında sanat müzeleri sizi bekliyor olacak. Kışın gittiyseniz biraz ilerisinde dev bir açık hava buz pisti göreceksiniz. Burada patenlerinizi alıp doyasıya kayabilirsiniz. Hemen ilerisinde kışın noel pazarlarına, yazın müzik festivallerine ev sahipliği yapan Vajdahunyad kalesi var.

Szechenyi Bath

Ve karşınızda Szechenyi bath. Budapeşte’nin en meşhur şeyi nedir diye sorarsanız cevabı termal havuzlardır. Bunların en güzeli de Szechenyi. Outdoor bu termal havuzda unutamayacağınız partiler yaşayabilirsiniz. Bi düşünün; dışarısı -10 derece ve siz 30 derece sıcaklıkta bir havuzdasınız…

Havuzda yorgunluğunuzu attıktan sonra eğlenmeye devam. Budapeşte ruin pub’larıyla mehur bir şehir. Çok fazla savaş ve tahribat görmüşler. Bazı yerleri ise hiç restore etmemişler. İşte buralar zamanla pub’lara dönüşmüş. Bunların en meşhuru Szimpla Kert. Burası oda oda pub’lardan oluşuyor. Yine pasaj konseptinde olan Gozsdu Udvar hem yemek yemek için hem de eğlenmek için gidip görmeniz gereken yerlerden biri. Burası 24 saat canlı. Gozsdu Udvar’ın çıkışında bir binanın bodrum katında bir yer altı barı var: Lampas. Burası uygun fiyatları, canlı müziği ve hoş ortamıyla şehrin en beğenilen, en kalabalık yeraltı barı. Instant ise Budapeşte’nin en büyük ruin barı. İç içe geçmiş, her odasında farklı bir konsept olan bu mekandan eğlenmeden çıkmanız mümkün değil.

Szimpla Kert - Ruin Pubs

Ben parti istemiyorum diyenler için de Tuna nehri tüm ihtişamı ve köprülerin muhteşem ışıklandırmasıyla romantikleri bekliyor.

Budapeşte neo-gotik mimari anlayışla tasarlanmış bir şehir. St. Stephan Bazilikası, Dohanny Sinagogu, Matthias Kilisesi, Balıkçı Tabyası ve efsanevi Budapeşte parlemento binası bu mimarinin sadece birkaç örneği.

Paprikalı, ekşi mayalı ekmekli Gulaş’ı içmeden, kızarmış hamurun üstüne soslarla Langos yemeden dönmek olmaz. Gece mekanlardan çıkınca street food’culardan da falafel dürümünüzü mutlaka alın. New York Cafe’de mutlaka bir kahve için. Yemeklerinizin yanında Tokaji şarabını tadın. Geceyi Budapeşte’nin geleneksel içkisi Palinka ile kapatın.

Yeni yerler, yeni lezzetlerle görüşmek üzere.